Google – EDAM Teknoloji Üzerine Diyaloglar serimizde bu hafta konumuz Finansal Teknolojiler yani “Fintek”.
Fintek, finansal ve bankacılık hizmetleri sunmayı amaçlayan teknoloji tabanlı çözümlerdir. Yani borç verme, ödemeler, uluslararası para transferleri, finansman, sigorta gibi finansal hizmetlerin, blokzincir, yapay zeka, nesnelerin interneti, açık bankacılık (open banking) gibi teknolojiler ile daha verimli, daha yaratıcı ve mobil ürünler haline getirilmesidir.
Aslında eski usul elimizde para ile ödeme yaptığımız anların her geçen gün azalmasına sebep olan, kredi kartlarınızdan tutun da online bankacılık uygulamalarına, kripto paralardan dijital cüzdan uygulamalarına kadar hayatımıza giren her yeni teknoloji kendi döneminin finansal teknoloji uygulamasıdır.
Accenture raporlarına göre, Fintek sektörüne yapılan toplam yatırım 2018 yılında dünya çapında 55 milyar dolara ulaştı.
En büyük 19 Fintek şirketinin değeri 1 milyar dolardan fazla. Pazarın en büyük segmentini ise ödeme sistemleri oluşturuyor. Çin’de mobil ödeme ile yapılan tüketim GSHY’nin % 16’sını temsil ediyor.
Nedir bu “Regulatory Sandbox”?
“Regulatory Sandbox” yani “Regulasyon Oyun Alanı” Fintek alanında yeni ürün ve hizmetlerin geliştirilmesini sağlayan, kamu-özel sektör işbirliği ile yönetilen bir inovasyon merkezi. Düzenleyici kurumlar tarafından denetlenen yeni iş modelleri için test sahaları niteliğinde yapılar. 2015 yılında ilk olarak İngiltere’de hayata geçirilen Regulatory Sandbox uygulamasını bugün 25’den fazla ülke takip ediyor.
Sadece finans sektörü oyuncuları değil, TechFin olarak adlandırılan büyük teknoloji firmaları da ödeme sistemlerine yatırım yapıyor. Alipay, Google Pay, Apple Pay, WeChat Pay, Baidu Wallet TechFinler’in en bilinen örneklerinden.
Bugünkü sohbetimiz ise Türkiye’de Fintek sektörünün en önemli isimlerin biri olan İyzico’nun Kurucu Ortağı ve CEO’su Barbaros Özbugutu ile.
Barbaros Bey, Türkiye’de Fintek alanındaki potansiyeli gördükten sonra, İyzico’yu kurmak amacıyla Türkiye’ye dönmüş. İyzico bir ödeme hizmet platformu. Kuruluşundan bugüne hızlı büyüme ivmesi yakalan İyzico, bugün Türkiye’de Fintek sektörünün en başarılı girişimlerinden biri. Aralarında IFC (Uluslararası Finans Kurumu) ve 212 VC’nin (girişim sermayesi şirketi) de bulunduğu güçlü yatırımcılara sahip. En son gerçekleştirdiği c serisi yatırım turunda 13 milyon dolar yatırım almış.
Barbaros Bey ile Fintek sektörünü, sektörün e-ticaret sektörüne faydalarını ve sektörün geleceğine ilişkin öngörülerini konuştuk.
Umarım okurken siz de bizim kadar keyif alırsınız sohbetimizden…
N.D: İyzico çok hızlı büyüme ivmesine sahip bir girişim, arka arkaya yatırımlar aldınız. Türkiye’deki Fintek ekosisteminin olgunluk düzeyini ve yatırım ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.Ö: Baktığımız zaman sektör henüz 4 yaşında. Ödeme sistemlerine ilişkin mevzuatın çıkması ve faaliyet belgelerinin alınması sürecinden sonra 2015 senesi itibariyle çalışmaya başlayan bir sektör. Bu zaman zarfında sektör kendini bulma aşamasından geçti. Bence, olgunluk süreci içerisinde daha gitmemiz gereken çok yol var. Sektör henüz çok dağınık. Ödeme sistemleri finansal teknolojilerin sadece bir parçası. Bunun yanın sıra para transferleri, fatura ödeme noktaları gibi birden fazla iş modeli var finansal teknolojiler kavramının altında.
İlk etapta “alalım lisansı bir bakalım, bir köşede bulunsun” noktasında bu sektöre giren çok şirket oldu. Ancak şu an faaliyet gösteren ve güzel bir ölçeğe ulaşmış şirket sayısına çok az. Ödeme sektörü, para transferi gibi alanlarda herhalde bir 10-12 şirketi sayabiliriz.
Bütün bu kurgu içerisinde yatırım tarafına baktığımız zaman, bence sektörün eksik taraflarından biri yatırım. Oliver Samwer, Fintek sektörünün karlılığa geçebilmesi için 8-11 yıl gibi süreye ihtiyacı olduğunu söylemişti. 8-11 yıl içerisinde büyüyeceksin, ondan sonra bir noktadan sonra karlı olacaksın. Bu da ne demek, aslında çok yatırım yapılması gereken bir alan. Bence sektörel olarak düşünce yapısında ciddi problemler var. Herkes yatırım konuşuyor ama kimse hedef belirleyip yatırım yapmıyor. Daha “bugünü kurtaralım” ile uğraşıyoruz.
Biz İyzico olarak şu ana kadar 28 milyon dolar yatırım aldık. İlk hedefimiz olan B2B dediğimiz ödeme tarafı şu an karlı olsa bile biz hala yatırım yapıyoruz, hala para yakıyoruz. Çünkü şunu net görüyoruz, bu büyüyen bir alan ve burada hız kaybetmememiz lazım. Daha çok yatırım yapılması lazım. Türkiye’de ne yazık ki hala ilk etapta 4-5 tane müşteri ile karlı bir şekilde çalışalım mantalitesi var. Dolayısıyla, bu şirketler büyüyemiyor ve operasyonlarını geliştiremiyorlar. Bize de “siz batacak mısınız, hala para kazanmıyormuşsunuz” gibi sorular gelebiliyor. Bizim açımızdan her şey kontrol altında, burada bilinçli bir şekilde geri dönüşünü 2-3 sene içerisinde göreceğimiz yatırımlar yapıyoruz. Uzun vadede, 5 senelik vizyonumuz ve misyonumuz da çok net. İyzico’yu Türkiye’nin en büyük 5 finansal kuruluşu içerisine sokacağız. Ve bunun için de ister istemez para harcamamız hem teknolojimize hem de insan kaynağına yatırım yapmamız gerekecek.
N.D: BDDK’nın ilgili mevzuatı sebebiyle PayPal faaliyet belgesi alamadı ve Türkiye’deki operasyonlarına son verdi. Sizce PayPal’ın Türkiye’den çıkmasının yerel girişimlere etkisi ne yönde oldu?
B.Ö: Sadece Fintek sektörü için değil, Türkiye’nin dijital dünyası için bence negatif bir durumdu. Bence Paypal’ın Türkiye’de olması gerekiyordu. Biz sektöre girdiğimizde, BDDK’nın o günkü duruşu bizim için önemliydi çünkü mevzuata uyumlu olmak için yapmamız gereken bazı yatırımlar ve değişik hamleler vardı. BDDK’nın o günkü kararı bütün sektöre net bir cevap oldu. Bu duruş Fintek sektörü için önemliydi. Ben isterdim ki PayPal altyapısını buraya getirsin, buradaki Fintek sektörünün büyümesine katkıları olsun, ödemeye ilişkin sundukları avantajlardan Türk girişimcileri de faydalanabilsin.
PayPal’dan sonra Türkiye dijital ekosistemi için açılan bu boşluğu biz İyzico olarak doldurmaya çalışıyoruz. Yurtdışına satış yapan sınır ötesi iş modelleri için alternatif ödeme metodlarıyla kendi sistemlerimizi entegre ettik. Bunun yanı sıra İyzilink’le birlikte “peer to peer” tarafında da şirketi olmayan bireysel müşterilerin hem yurt içinde hem yurt dışında yaptıkları satışlardan ödeme alabilmesini sağladık.
N.D: İyzico olarak, e-ticaret sektörüne getirdiğiniz çözümlerden ve etkilerinden bahsedebilir misiniz?
B.Ö: İlk etapta biz Türkiye’den yurt dışı satışlarında yaşanan güçlükleri çözmeye odaklandık. Türk bir tüccarın İngiltere’de, Almanya’da veya Amerika’daki tüketicilere ürün satmasını kolaylaştırdık. Geleneksel yollarla 3355 km olan Türkiye’nin e-ticaret menzilini, 5292 km’ye çıkardık. Yani %58 gibi bir artışla satıcılara daha geniş coğrafyada satış yapabilme imkânı sağlamış olduk.
İkinci etapta, ürünü satın alan yabancı tüketicinin güvenlik konularındaki çekincelerini çözmeyi amaçladık. Yabancı tüketici Türkiye’den alışveriş yapacak, ancak PayPal gibi alışık olduğu ödeme çözümlerini göremiyor. Tabii o noktada insanlar PayPal’a güveniyordu. Biz İyzico olarak şu an geldiğimiz noktada ilk önce güven problemini çözmeye çalışıyoruz. Bunu ilgili ülkedeki alternatif ödeme çözümleriyle entegre olarak yapmaya çalışıyoruz. Yani Rusya’ya satış yaparken oradaki Kiwi’yi kullanarak ödeme yapabiliyorsunuz. Almanya’ya satış yaparken oradaki Sofort ile ödeme yapabiliyorsunuz. Hollanda’da Ideal ile ödeme yapabiliyorsunuz. Herkes güvendiği yerel ödeme metodunu kullanabiliyor.
Ayrıca, istediğiniz para birimini seçebiliyorsunuz. Örneğin, Euro’yla Avrupa satışı gerçekleştirebiliyorsunuz. Ödeme sayfasına geldiğiniz zaman Almanya’daki tüketici “Bak burada Sofort varmış, ben bildiğim para birimiyle bildiğim ödeme metoduyla ödeyeyim” diyebildiği noktada satış oranlarını ciddi şekilde pozitif etkiliyor.
Yurt dışı satışlarda bir başka konu, genelde tüccarların yurtdışında kazandıkları parayı Türkiye’ye nasıl getirecekleri noktasında kafaları karışıyor. Bu problemi de biz çözmüş bulunuyoruz. Bütün yapılan ödemeleri toplayarak Türkiye’ye biz getirdiğimiz için, müşterilerimizin elde ettikleri kazancı doğrudan bize verdikleri hesaplarına gönderebiliyoruz. Bu şekilde yurtdışında hesap açma gibi problemleri de olmuyor.
Bizim ilk odaklandığımız ve çözmek istediğimiz nokta buydu, sayılar da gösteriyor ki bunu başarmış bulunduk.
N.D: Konvansiyonel oyunculardan farklılaştığınız noktalar ve ürünlerinizle yarattığınız katma değer nedir?
Konvansiyonel oyuncuların müşteri odaklı ürünlerine kıyasla daha spesifik sorun çözmeye odaklı ürünler geliştiriyoruz. Hantallıktan uzak daha dinamik bir yapımız olduğuna inanıyoruz. İyzico olarak MVP dediğimiz “minimum viable product” yalın bir ürün oluşturuyoruz. MVP bir ürünü en mükemmel halinden önce en basit haliyle çıkarıp, bunun kullanıcılardan gelen geri bildirimler üzerine geliştirilmesi anlamına geliyor. Yani toplantı odalarında “Bence bu böyle olmalı” diyen insanlardan ziyade, gerçekten ürünü kullanan insanların geri bildirimleri üzerine ürün geliştiriyoruz.
Politik Analiz Laboratuvarı (“PAL”) ile beraber Finansal Teknolojilerin Türkiye Ekonomisine Etkileri başlıklı vaka analiz raporu kapsamında yaptığımız çalışma sonucunda, sahibi kadın olan işletmelerin ortalama cirosunun erkeklere göre neredeyse ikiye çıktığını fark ettik İyzico’da. Bununla beraber İyzico’yla çalışan üye iş yerlerinin 2 yıl içinde %20’lik bir artışa sahip olduğunu tespit ettik. Kadınlar, bu dijital ticaret ortamına İyzico sayesinde çok daha kolay girip, çözümlere ulaşıp satışlarını yapabiliyorlar. Bu evde ürettiği bir ürün de olabilir, fiziksel dükkanını dijitale taşıyıp ürünlerini satmak da olabilir. Bence biz, Fintekler genel olarak ticari hayatın problemlerine çok daha hızlı çözümler üretebiliyoruz.
Bir de kanımca yaptığımız çözümlerin daha demokratik daha kapsayıcı olma özelliği var. Türkiye’nin şu an 81 ilinden bir müşterimiz var. Maslak’tan da gelsen, Trabzon’dan da gelsen bizim web sitemize girip bir hesap açıyorsun ve İyzico dünyasına entegre oluyorsun. Şunu da aslında demokratik bir hale getirdik; eskiden internet üzerinden ürün satma, ödeme alma gibi işlemleri sadece teknolojiye yakın insanlar yaparken artık bunu herkes yapabilir duruma geldi. İyzico olarak sunduğumuz bu çözümlerin Türkiye’de bu anlamda da fark yarattığını düşünüyorum.
N.D: Operasyonlarınızı genişletirken, sektör olarak Türkiye’de karşılaştığınız en büyük güçlük nedir? Gelecek öngörüleriniz nelerdir?
B.Ö: Bu konuda 3 değişik alana değinebiliriz. Birincisi, Türkiye’deki bankaların teknolojiyi çok etkin kullanmaları. Türkiye gerçekten finansal hizmetlerin Şampiyonlar Ligi gibi bir şey. Burada Fintek olarak başarılı olabilirseniz, dünyanın her yerinde başarılı olabilirsiniz. Bunun sebebi, buradaki bankalarla rekabet içerisine girebiliyorsanız, dünyanın farklı yerlerindeki bankalarla rekabete girmeniz o kadar da zor olmaz. Örneğin, Almanya’da aynı banka içerisinde para transferi yaptığınız zaman bu işlemin gerçekleşmesi iki gün sürebiliyor. Türkiye’de havalenin, EFT’nin ne kadar hızlı çalıştığını biliyoruz. Yani Almanya’da bir para transferi girişiminin hız problemini çözmesi için bir alan var ama Türkiye’de bu problem zaten bankalar tarafından çözülmüş.
Türkiye’deki boş alanlarımız yok mu? Var. Türkiye’de hala nüfusun %30-35’i herhangi bir banka kullanmıyor, dijital finansal hizmetlere dahil olabilmiş değiller. Bu insanları sisteme dahil etmek büyük bir fırsat olabilir, ama bu daha zor bir alan.
İkincisi, regülasyon. Regülasyon çok katı Türkiye’de. Biz yaptığımızın deli işi olduğuna inanıyoruz. Hem çok ciddi yatırım yapmanız gerekiyor, hem de IT altyapınız çok kuvvetli olacak çünkü bulut çözümlerini kullanamıyorsunuz. Regülasyonlar birçok alanda sınırlama getiriyor. Bütün bunların yanı sıra işinizi doğru düzgün yapmazsanız hapse kadar yolunuz var, öyle bir dünya içerisindeyiz. Bütün bu sınırlamalara rağmen yatırımı buraya çekebilmek bence büyük başarı. Bu ikinci alanın, yani regülasyonun bence biraz daha yumuşaması lazım. Şu anki regülasyon dünya standartlarında bu işin yapılmasını zorlaştırıyor. Regülasyonun, aslında “bu işi yapıyorum çünkü Türkiye için bu konuda yapabileceğimiz çok çok şey var” demesi lazım.
Üçüncüsü ise, yetenekli kalifiye çalışma arkadaşları bulmakta yaşanan zorluk. Yurtdışına çok ciddi bir şekilde beyin göçü var. Oradaki insanları burada nasıl tutabiliriz o bence büyük bir soru işareti.
N.D: Globaldeki bankalar Fintek sektörüne büyük yatırımlar yapıyorlar. Aynı zamanda Finteklerle stratejik ortaklıklar kuruyorlar. Türkiye’deki Fintek sektörü ile bankalar arasındaki ilişki nasıl değerlendirirsiniz?
B.Ö: Bence bankalar Fintek girişimlerini ikiye ayırıyorlar. İlki veri analizi yapan, blokzincir teknolojisi üzerine uygulamalar geliştiren, yazılım ve teknoloji hizmeti veren şirketler. İkincisi, bizim gibi lisansa tabi olan, banka ile müşteri arasında giren şirketler. Bankalar birinci gruba daha yakınlar. Çok güzel iş ortaklıkları yapıyorlar, yani hem yetenek hem şirketler satın alıp yatırımlar yapıyorlar.
Diğer taraftan şunu da çok net görüyoruz, bankalar bizim gibi şirketlerle tatlı bir rekabet içerisinde. Türkiye’de bankalar hala müşteri verisi ve müşteriye sunulan hizmetin bütün alanlarını, bununla birlikte gelen katma değeri kendilerinde tutmak istiyorlar. Türkiye’deki bankacılık sektörünün teknolojiyi çok etkili kullanan bir yapısı olduğunu düşünüyorum. Ancak bankalar müşterilerinin haklarının büyük bir bölümünü onlardan almış durumdalar. Mesela siz geçen ay bankaya ne kadar para ödediğinizi biliyor musunuz? Bilmek hakkınız değil mi?
N.D: Avrupa Birliği’nin Ödeme Hizmetleri Direktifi “PSD2” direktif ile getirilen uygulamalardan biri, bankaların elde ettikleri müşteri verileri, bu verileri kullanım amaçları ile ilgili şeffaflık sağlamaları. Bu şeffaflığı sağlamak ve bu direktifin yankılarını Türkiye’de görmek ilerleyen zamanlarda mümkün olur mu?
B.Ö: Ben bu ihtimalin zor olduğunu düşünüyorum. Bizim bundan sonraki senaryo içerisindeki rolümüz, bankalara daha etik, son kullanıcı odaklı bir alternatif yaratmak. PSD2 ile ortaya çıkan, müşterinin verisi kime ait sorusu, müşteri isterse o veriyi her şirketle ya da her kurumla paylaşabilir noktası şu an Türkiye’deki finansal hizmetler sektörünün alışılagelmiş düzenine ters bir durum. Müşteri deneyimlerinde şeffaflık yaratmak ve kontrolü müşteriye bırakmak çözmemiz gereken bir konu.
Şu an başladığımız bir e-ticaret asistan uygulamamız var. Bu uygulama tüketicilerin tek bir noktadan yaptığı bütün harcamaları kontrol etmesi ve bir problem yaşaması durumunda canlı yardım alabilmesi için geliştirdiğimiz bir mobil uygulama.
Bu uygulamayı neden geliştirdik? E-ticaret sektörünü ve dijital ödemeleri analiz ederken şunu gördük; tüketicinin sorunlarını çözmek sektörün kilit noktası. Eğer tüketici dijital ortamda alışveriş yaparsa, ona satış yapan şirketler de çoğalacak. Tüketicinin “Ben alışveriş yaptığım anda bu ürün gelmezse ben ne yapacağım?” veyahut “Yasal haklarımı bilmiyorum, şimdi ne yapacağım?” gibi sorularına cevap sunmak gerekiyor. Biz, çözüm olarak alınan ödemeyi korumalı bir hesapta tutuyoruz ve alışveriş tamamlandıktan, müşteri aldığı üründen memnun olduktan da sonra parayı satıcıya ödüyoruz. Diyelim ki ürün iletilmedi ya da satın alırken gördüğünüz gibi çıkmadı, bu durumda tüketici parasını geri alabiliyor. Biz “İyzico Korumalı Alışveriş” uygulamasıyla alışveriş yapıldıktan sonraki ödeme sürecini şeffaf bir hale getirdik. Aynı durumda bankadan paranızı geri alabilmek için birçok bürokratik adımı tamamlamanız gerekiyor, yorucu bir süreç yani. Bankacılık teknolojiyi çok iyi kullanan bir sektör diyoruz, istedikleri zaman krediyi tek tuşla verebiliyorlar ancak iade uygulamasını tek tuşa indirgeyemiyorlar.
Bu anlamda “İyzico Korumalı Alışveriş”in bankalara ve sektörün diğer tüm oyuncularına iyi bir örnek olacağını düşünüyorum. Burada regülasyonu beklemektense iyi bir örnek olarak ilk adımı atmak ve tüketiciye kendi verisine erişebilme ve yönetebilme imkânı vermek bizim misyonumuz. Eğer biz, ödeme ücretlerini çok şeffaf bir hale getirirsek bir gün birisi çıkıp şöyle diyecek: “İyzico bunu yapabiliyorsa sen niye yapamıyorsun?”
N.D: Aslında burada dikkatimi çeken nokta, biz hep İyzico’yu ticari tarafla entegre çalışan bir yapı olarak düşünüyorduk ama bu bahsettiğiniz hizmet tamamen bireysel tüketicilere yönelik bir hizmet. Bu algıyı kırmak istiyor musunuz? Çok daha büyük bir bireysel müşteri potansiyeliniz var diye görüyorum.
B.Ö: Aynen öyle. Bizim burada yaptığımız şey ilk önce bir ihtiyaca yönelik bir değer yaratıp ondan sonra o değeri anlatmak üzerine kurgulu. Artık B2B tarafında hedefimize ulaştık. B2C tarafında yeni bir oluşum ve dönüşüm içerisindeyiz. Kendimizi yeniden keşfettiğimiz bir süreç içerisindeyiz aslında. Henüz bireysel kullanıcılara yönelik pazarlama faaliyetlerimiz başlamadı ancak “İyzico Korumalı Alışverişi” şu ana kadar 500.000’den fazla kişi kullandı bile. Pazarlama faaliyeti olmaksızın çok büyük bir başarı bu. İyzico’yu sadece B2B değil, aynı zamanda B2C markası haline getirmek için çalışıyoruz. Burada temel amacımız, finansal hizmetleri herkes için daha erişilebilir hale getirmek.
N.D: Sosyal medya, özellikle Instagram artık çok iyi bir pazaryeri. Burada bireysellerin de satış yaptığı bir dünyaya giriyoruz. Bireysel kullanıcıların sadece ödeme yapmadığı, ödeme almak da istediği bu yapıya sunduğunuz çözüm nedir?
B.Ö: Çok ilginçtir ki, eskiden dijital ticaret dediğimiz zaman aklımıza ilk Amerikan şirketleri gelirdi. Dijitalleşmenin ilk adımı e-posta adresiydi, ilk etapta bir e-posta adresine ihtiyacın vardı ve o senin dijital kimliğindi. Sonra Ebay veya Amazon da kendine dükkân açabiliyordun ve oradan satış yapabiliyordun. Şimdi 20 sene geçti ve bugün Türkiye’yi dijitalleştirmeye çalışıyoruz. Bugün baktığımızda artık dijitalleşme böyle işlemiyor. Benim çocuklarımın e-posta adresi yok, Whatsapp bile kullanmıyorlar. Her şeyi Instagram üzerinden veya Snapchat üzerinden takip ediyorlar. Yani dijitalleşme süreçleri de değişti, tamamen mobil odaklı hale geldi. Ama biz Türkiye’nin ticaretini hala 20 sene önceki araçlarla dijitalleştirmeye çalışıyoruz. Daha satış yapıp yapamayacağını bilmeyen adama web sitesi aç diyoruz. Fiziksel bir dükkânı olan birisinin ilk yaptığı şey bir Instagram hesabı açmak. Dijitalleşme anlamında bir refleks oluşmuş aslında sadece oranın ticaretle bir bağlantısı yok.
Biz de buna çözüm olarak linkle ödeme alma hizmetimizi geliştirdik. Dedik ki, ticaretin dijitalleşmesi bir link oluşturalım. Tüm sosyal medya platformlarından kolaylıkla paylaşabileceğiniz bu linke tıkladığı zaman karşı taraf, satmak istediğiniz ürünün ödemesini doğrudan bu link üzerinden yapabiliyor. Yani bu link ile ister Instagram ister Whatsapp üzerinden kolaylıkla satış yapabilirsiniz. Bizim aslında size sunduğumuz çözümümüz, platformlardan bağımsız olarak bir link ile alışveriş yapabileceğiniz global bir ürün geliştirdik. Şu anda geliştirdiğimiz en hızlı büyüyen ürün. Bireysel satıcılar için geliştirdik ama şirketler de kullanıyorlar.
N.D: Google Avrupa’da elektronik para lisansı aldı Google Pay ile. TechFin olarak adlandırılan teknoloji şirketlerinin finansal hizmetler sunmasına ilişkin girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.Ö: Artık Finteklerin yanında Google, Amazon gibi şirketlerden TechFin olarak sıkça bahsedilmeye başlandı. Bence hem TechFinlerin hem de Finteklerin etki ettikleri ve rekabet içinde oldukları oyuncular geleneksel finansal hizmetler şirketler. Sunulan hizmetlerinin çoğunluğu hala bankalar tarafından veriliyor. Yani TechFin ve Fintekler bütün sektörün hala küçük bir kısmını oluşturuyorlar. Daha büyük bir potansiyel var önümüzde, henüz yolun başındayız.
Büyük payı TechFin’ler mi alacak Fintekler mi? Bu sorunun cevabını vermek bence şu an zor. Apple Pay’e bakıyorsunuz, Amerika’da ciddi bir kitleye ulaşabildi ama şu an alternatif bir ödeme metodu olarak görülmüyor. Uzun vadede, bu alan potansiyel şirket satın alma sahası olacaktır diye düşünüyorum. Amazon, Apple, Google’lar eskiden teknoloji şirketleri satın alırken bence bir noktadan sonra artık Fintek şirketleri de satın almaya başlayacaklar.
Bütün bunlara bakıldığında, daha ne kadar büyük bir potansiyelin önümüzde olduğunu daha net görüyoruz.
N.D: İkinci bir girişiminiz olsa ne üzerine olurdu?
B.Ö: Eğitim üzerine olurdu çünkü Türkiye’de iyi eğitim almanın, uluslararası standartlarda bir okula gidebilmenin sosyoekonomik anlamında sınırları olduğunu düşünüyorum. Yani paran varsa bunu yapabiliyorsun, paran yoksa yapamıyorsun. O açıdan, burayı daha demokratikleştirmemiz lazım. Dünya genelinde, her metrekareye aynı oranda akıllı insan doğduğunu düşünüyorum. Türkiye geneline baktığımız zaman bizim oluşturduğumuz sistemde bu potansiyelim %100 kullanılmadığını düşünüyorum. Orada bence büyük problem var ve bunu çözmek üzerine kafa yorardım herhalde.
Politika Perspektifinden: Ne yapmalı?
- Dijital ekonominin büyümesini sağlayan, ihracatı artıran Fintek girişimlerinin desteklenmesi, yatırım ortamının geliştirilmesi.
- Tecrübeli, katma değer yaratacak insan kaynaklarının ülkemize gelmesinin teşvik edilmesi. Bu kapsamda, Fintek alanında dünyada tecrübeli insan kaynaklarının ülkemize girişinde vize kolaylığı sağlanması (Fintek vizesi) ve Dışişleri Bakanlığı’nın Turkuaz Kart uygulamasına Fintek şirketlerinin kurucuları ve nitelikli personeliyle ilgili özel bir hüküm eklenmesi.
- Dünya örneklerinde olduğu gibi, bankalar ile Fintek girişimleri arasındaki iş birliği süreçlerinin artırılması.
- Ödeme hizmetlerine ilişkin bütün kuruluşların şeffaflığını sağlayacak regülasyonların oluşturulması (Avrupa’nın PSD2 Direktifinin iç hukuka aktarılması).
- Ülkemizin Fintek alanında diğer ülkelerle rekabet edebilecek bir oyuncu olabilmesi adına bir “Regulatory Sandbox” yani “Regülasyon Oyun Alanı” uygulamasının başlatılması. Bu kapsamda üretilen ürünlerin geçici olarak bazı regülasyonlardan muaf tutulması. (Fintek girişim şirketlerinin inovatif olmalarını sağlayan en önemli unsurlardan biri ürünlerini hızlı prototipler halinde geliştirip potansiyel müşterilerle hızla test etmeleri, müşterilerden gelen tepkilere göre ürünlerini yeniden şekillendirmeleri veya bu ürüne yeterince talep olmadığını görmeleri halinde geliştirmeye son vermeleridir. Bu yöntem sayesinde ürünlerin gerçekten talebe cevap vermesi sağlanmakta, gereksiz yatırımların da önüne geçilmektedir. Ancak ürünlerin test amacıyla müşterilere ulaştırılmasında birçok durumda, dijitalleşme öncesi konulmuş regülasyonlar engel oluşturmaktadır. )